Orhan Gezeroğlu
Erzincan’ın Kemaliye İlçesi’ne bağlı Başbağlar Köyü’nde, 5 Temmuz 1993 günü PKK’lı teröristler tarafından katledilen 33 köylü, 28 yıl sonra köyde düzenlenen törenle anıldı. Törene bu yıl da iktidar ve muhalefet milletvekilleri birlikte katılarak birlik beraberlik mesajları verdi.
Erzincan’a 223, Kemaliye ilçesine 70 kilometre uzaklıkta bulunan Yukarı Barasor Vadisinin en son köyü olan Başbağlar Köyündeki anma törenine Erzincan Valisi Mehmet Makas, Milletvekilleri Süleyman Karaman, Burhan Çakır, Kadim Durmaz, eski Bakan Hasan Gemici, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, Kemaliye Kaymakamı Emre Yeşilbaş, Kemaliye Belediye Başkanı Mehmet Karaman, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit, Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, Cem Vakfı Genel Başkanı Süleyman Güzel, Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Metin Kaya, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Bayat, il ve ilçe protokolü ile köy sakinleri katıldı.
Başbağlar köyü meydanındaki Kültür Evi önünde gerçekleştirilen anma töreni saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere siyasilerin ve bürokratların gönderdiği taziye mesajlarının okunduğu törende konuşan Erzincan Valisi Mehmet Makas, katliamını yapanlarla Başbağlar’da katliam yapanların aynı kişiler olduğunu vurguladı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda konuşan Erzincan Valisi Mehmet Makas, “Madımak’ta, 35 canımıza kim kıydıysa, Başbağlar da 33 canımıza da aynı kişiler kıydı. Başbağlar da yapılan saldırı birlik ve beraberliğimize yapılan hain bir saldırıdır. Elbette ki unutmayacağız, unutturmayacağız. Türkiye’de var olan terörist sayısının 200’ün altına düşmüştür. Bu dava derdest olmuş bir dava değildir. Cezasını alanlar vardır. Takipli olanlar vardır. Elimizi kimsenin yakasında bırakacak halimiz yoktur. Bulduğumuz anda onlarında sonu ya hukuk içinde cezaevi ya da dağda sarı ceset torbasında olur. Bundan kimsenin endişesi olmasın.” Dedi.
BAŞBAĞLAR KATLİAMI
5 Temmuz 1993’te Başbağlar Köyü’ne akşam saatlerinde gelen 100 kişilik PKK terör örgütü mensubu, akşam namazı için camiye giden vatandaşlar başta olmak üzere tüm halkı köy meydanında topladı. Vatandaşlara 1.5 saat propaganda yapan teröristler daha sonra otomatik tüfeklerle üzerlerine kurşun yağdırdı. Açılan ateş sonucu 28 kişi hayatını kaybetti. Biri kadın biri çocuk zere 5 kişi ise ateşe verilen evlerin içinde diri diri yakıldı.
BAŞBAĞLAR KÖYÜ SAKİNİ MEHMET ÖZÇELİK
“Ben olay günü yayladaydım. Sabah geldik köye helikopter falan gelmişti saat 9’a doğru. Daha yeni askeriyenin haberi olmuş. Köye göndermediler bizi ama evlerimizin hepsi yanıyordu. Ben döndüm köyün çıkışına gittim. Şehitlerimiz orada. Dayım, eniştem, bütün akrabalarımız orada. Kurşuna dizilmiş şekilde yatıyorlardı. Evlerimizin hepsi yanıyordu. 5 kişi evlerin içinde yandı. Şehit oldu. Şehitlerimiz 5 tane evin içinde vardı. Yıllardır aydınlatılamayan bir olay. Bunun aydınlatılmasını istiyoruz. Acımız hiçbir zaman için dinmez. Çünkü faili olayları aydınlatılmadı. Millet akşam namazı camii de olur. Nerede olsun. Ondan sonra topluyorlar onların hepsini konuşma yapacağız diye, dayımı da hatta evinden alıyorlar. Getiriyorlar köyün çıkışına orada hepsini kurşuna diziyorlar. Aşağı yukarı 600 civarı kovan tespit edildi orada. Ben yayladaydım. Sabah geldim. 4 kişi yayladan katırla geçiyorlardı. Öbür tarafa doğru sizin köyünüz yanıyor dedi. Bende köyümüze ne oldu ki yansın dedim. İkisi bizim yaylaya geldi. İkisi de düz geçiyordu. Hayvanları vardı. Ondan sonra köye geldim ve bu olayları gördüm. Kadınları dereye götürüyorlar. Dereye bırakıyorlar. Annem ile dayımın hanımı da beraberlermiş teyzemin kızı onu şehitlerin üzerine götürüyorlar. Akşamüzeri biraz karanlık pek göremiyorlar. Kadın teröristin biri silah doğrultuyor. Öbür terörist diyor ki bunlara bu acı yeter. Bırak diyor. Kadınları vurma diyor yani. Annem ile teyzemin kızı dağdan dolaşıyorlar ve büyük köye gidiyorlar”
BAŞBAĞLAR KÖYÜ SAKİNİ
“Hedef Türkiye idi. Türkiye ve Müslümanlardı hedef. Türkiye ve Müslümanları, alevi, suni, Türk, kürt ayrımı yapmak için, iç savaşa sürüklemek için planlanan programlanan bir oyundu. Biz Başbağlar halkı olarak bu oyuna gelmedik. Bunların oyununu bozduk. Hamdolsun bayrağımıza, vatanımıza, ezanımıza sahip çıktık ve 33 tane değil 33 bin tane şehit versek biz çakıl taşımızı bile kimseye vermeyiz. Bu böyle bilinsin. Boşuna uğraşmasınlar. Bizi bölemezler. Çünkü biz bir aile olmuşuz. Büyük bir aile olmuşuz. Alevi’ye kız vermişimi kız almışım. Kürde kız vermişim kız almışım. Beraber oturuyoruz. Onun için kimse uğraşmasın yazıktır günahtır. Çocuklarımızı kandırıp ta dağlara şuraya buraya götürüpte mesela yazıktır. Günahtır. Yapmasınlar. Çünkü muvaffak olamazlar. Kesinlikle alevi, suni, Madımak da ki alevi kardeşlerimiz yaktılar suniler yaptı diye, böyle bir propaganda çıkardılar. Gıyabında 5 Temmuz da Başbağlar da yaktılar. Yıktılar. Yok ettiler. Alevi yaptı diye. Biz bunların farkına vardık. Bunların oyununu hamdolsun, elhamdülillah biz bozduk ve Türkiye’mizi iç savaştan biz kurtardık”
BAŞBAĞLAR KÖYÜ MUHTARI ALİ AKARPINAR
“Başbağlar katliamı Türkiye’nin faili meçhullerinin başında. 28 yıl oldu hala acımız dinmedi. İlk günkü gibi acımız devam ediyor. Başbağlar niçin vuruldu. Neden vuruldu. Bunun yargı sürecinde cevabı da bulunmadı. Çünkü gerçekten Başbağlar köyü ile Sivas’ın yada bir başka yerin hiçbir alakası yoktu. Biz kendi halimize yaşıyorduk. Nüfusumuzun çoğunluğu 60 yaş üzerindeydi. Burada korucu da yoktu. Hedef olabilecek bir noktamızda yoktu. Başbağlar köyü 5 Temmuz 1993 günü aynı bugün olduğu gibi Pazartesi günü bizleri camiden alarak şuan da anıt olarak yapılan yere götürdüler. Orası evvelden büyük baş hayvanların otlamak için meraya gittiği toplandığı yerdi. Bize orada toplantı yapacaklarını söylediler. Toplantı niçin yapılacaktı. Neden yapılacaktı. Aşağı yukarı yarım saatten fazla orada örgüt propagandası yaptılar. Hedef Türkiye Cumhuriyeti idi. Türkiye Cumhuriyeti için bizi hedef seçtiler. Yarım saat sonra diğer gurup örgüt militanları ile beraber köyde kalanlarda yangın yaparak orada da üzerimize kurşun yağdırdılar. Orada 27 kişi katledildi. 5 tanesi bir tane de çocuk İbrahim Baltacı 13 yaşında annesi Nazife Baltacı olmak üzere Süleyman Orhan, Şakir Aydın ile Nurettin Aydın’da evlerinde diri diri yakılarak katledildiler. Başbağlar köyü o günden bugüne hala o acının faillerini arıyor. Türkiye Cumhuriyetinde faili bulunmayan beklide ilk beklide son olur inşallah. Teminimiz son olsun. Failleri bulusun, suçlular cezasını bulsun. Çünkü suçlular cezasını bulmadığı müddetçe suç oranı artacaktır. Suçlularda adileşecektir. Evet ülkemiz üzerinde haçlı zihniyetinin bulunduğu çeşitli ülkelerin emelleri var. Bu tarih boyunca böyle olmuş. Bundan sonra da böyle olacak. Onun için ülkemiz kuvvetli olmak zorunda. Başarılı olmak zorunda. Çünkü bizim gibi mağdurlar, mazlumlar olmasın. Böyle ayrılıkçı terör örgütleri içimizde yetiştirdiğimiz hainler bizlere kurşun sıkmasın. / Göğsümden yaralanmışım koltuk altımdan çıkmış. İki tane dizimde var. Onlar çıkmış. Bir tanesi halen bacağımda sol bacağımda baldırımda duruyor. İki ay sonra tam 5 Eylül 1993 yılında tedavim tamamlandığında köye geldiğimde ben köyümü tanıyamadım. İkincisi köyde halen yangın devam ediyordu. Şöyle devam ediyordu. Bizim evlerimiz ahşap, toprak, taş karışımı olarak yapılmıştı. Çünkü dozerlerle iş makineleri ile düzlenmiş öyle kalmıştı. Dolayısıyla altında hava oldukça yanma devam ediyordu. Başbağlar köyüne bir sene boyunca bir tane kuş uğramadı. O yangının kokusu, o evlerin altında bulunan küçükbaş, büyükbaş hayvanların yanık kokusu ağaçların yanık kokusu. Ben buraya geldiğim zaman 15 gün sonra hastalandım. Tekrar İstanbul’a gitmek zorunda kaldım. O acının, o ızdırabın verdiği üzüntü ile sarılığa yakalandım. Başbağlar köyü hakikaten devletine bağlı. Samimiyetle söylüyorum devletine bağlı. Milletine bağlı, bayrağına bağlı. Dinine bağlı. Bizim bütün amacımız ülkemizin huzuru mutluluğu. Ama tekrar ediyorum suçlular bulunsun. Adalet yerine geldin. Adaletin olmadığı yerde hiç bir şey olmaz” dedi.