İletişim Başkanı Prof.Dr.Fahrettin Altun, “İletişim Başkanlığı, stratejik iletişimin Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla kurumsal hale gelmesinin somutlaşmış hali. Bu yönüyle baktığımızda ‘Başkanlığın yaptığı en önemli fonksiyon nedir?’ diye sorarsanız, buna vereceğim cevap şudur; Türkiye markasını daha da güçlendirmek, ülkemizin itibarını uluslararası alanda daha da artırmak için gayret gösteriyoruz” dedi.
İletişim Başkanı Prof.Dr.Fahrettin Altun, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Hakan Çelik’in sorularını yanıtladı. Çelik, Altun’un, İletişim Başkanlığı görevinden bu yana ilk defa bir televizyon programına katıldığını hatırlattı.
Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kurulan bir kurum olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, güçlü ve büyük Türkiye ideali noktasında çok önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Altun, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye çok önemli bir çığır atlamıştır. Hükümet sistemi sorununu bu anlamda çok net bir şekilde çözdüğü bir adımdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin yeni dönemde hem içeride hem dışarıda hükümetinin imkan ve kabiliyetleri artmıştır. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile aslında hükümetimizin icraatlarının çok hızlı ve denetlenebilir olduğu bir yapılanma ön plana çıkmıştır.” diye konuştu.
İletişim Başkanlığının devletin geçmişten getirdiği bazı kabiliyetleri devralan, bir geleneği de tevarüs eden bir kurum olduğunu anlatan Altun, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yürüttüğü işlevlerin tümünü devralındığını, Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki basın müşavirliğinin fonksiyonlarının üstlenildiğini söyledi. Altun, daha önce bir başbakan yardımcısının koordine ettiği Anadolu Ajansı, TRT ve Basın İlan Kurumu gibi kurumlarla ilişkiyi hükümet adına sürdüren, koordine eden ve yeri geldiğinde denetimini yapan bir kurum olduklarını ifade etti.
“İletişim Başkanlığı, stratejik iletişimin kurumsal hale gelmesinin somutlaşmış hali”
Altun, şunları kaydetti:”İletişim Başkanlığı, stratejik iletişimin Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla kurumsal hale gelmesinin somutlaşmış hali. Bu yönüyle baktığımızda ‘Başkanlığın yaptığı en önemli fonksiyon nedir?’ diye sorarsanız, buna vereceğim cevap şudur; Türkiye markasını daha da güçlendirmek, Türkiye’nin itibarını uluslararası alanda daha da artırmak için fonksiyon icra ediyoruz. Bu anlamda kamu diplomasisinin imkan ve tekniklerini kullanarak, Türkiye’nin dünyadaki yerini, dünya halklarına anlatmaya çalışıyoruz. Kamu diplomasisini yürütürken, Türkiye’nin marka değerini artırmaya dönük çalışmalar yaparken bir taraftan pozitif birikimimizi, olumlu geçmişimizi ve halihazırdaki imkanlarımızı tanıtmak, diğer taraftan da elbette Türkiye’ye karşı birtakım mahfillerden kaynaklanan olumsuz tezlere, dezenformasyon çabalarına, kara propaganda girişimlerine de karşı mücadele etmek önemli fonksiyonumuz.”
“CİMER sürecinin kısalması için gayret sarf ediyoruz”
İletişim Başkanı Altun, CİMER’e 2019’un Eylül ayına kadar 2 milyon 270 bin olan başvuru sayısının dün itibarıyla 2020 yılında 4 milyon 270 bine yükseldiğini belirterek, şöyle devam etti:
Altun, yabancı misafirlerine CİMER’i anlattıklarında çok olumlu dönüşler aldıklarını vurgulayarak, “Önümüzdeki dönemde CİMER modelini farklı ülkelere tabiri caiz ise ihraç etmeye, bir anlamda da o ülke demokrasilerine katılımcı bir kültür geliştirmek üzere sunmak istiyoruz. Her türlü iş birliğine açık olduğumuzu da muhattaplarımıza net olarak ifade ediyoruz.”
“CİMER’in Türkiye’deki pozisyonu uluslararası alanda da takdir edilen bir süreç”
Altun, CİMER’in sadece bireysel başvuruların alındığı bir platform değil, aynı zamanda gerçek anlamda milletin kendilerini nasıl gördüğüyle ilgili çok gerçek bir veri bütünü olduğunu aktaran Altun, şunları kaydetti:
CİMER süreçlerini yönetirken önümüze koyduğumuz iki temel başarı kriteri var. Birincisi başvuruların en hızlı, etkin şekilde sonuçlandırılması, ikincisi de ilgili kurumların CİMER çerçevesinde kendilerine gelen talepleri, şikayetleri yerli yerinde karşıladıklarının tam olarak garanti altına alınması. Nihayetinde bu yaşayan, dinamik bir süreç fakat bu noktada CİMER’in Türkiye’deki pozisyonu uluslararası alanda da takdir edilen bir süreç. Bu noktada farklı ödüller de aldı CİMER. Hem Birleşmiş Milletler Telekomünikasyon Ajansından hem Uluslararası Halkla İlişkiler Derneğinden altın madalya, birincilik ödülleri aldı
“Devletin söylem birliğini tesis etmek”
Altun, “Devletin söylem birliğini tesis etmek ve bu anlamda kamu kurum ve kuruluşlarının kamusal iletişim standartlarını belirlemek ve yürütmek bizim önemli fonksiyonlarımızdan biri. Bu noktada kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini temin etmek, hiç kuşkusuz hükümetimizin en önemli fonksiyonlarından biri. Bunu yürütürken tabii ki esas olan bir söylem birliğinin tesis edilmesidir. Söylemsel dağınıklık esasında sadece kamuoyunu yanlış bilgilendirmeyi beraberinde getirmez, aynı zamanda bu stratejik kültür açısından da son derece önemlidir. Sizi dış güçlerin manipülasyonuna, müdahalesine açık hale getirir. Bu noktada devletin söylem birliğinin tesisi oldukça stratejik ve milli güvenliğimizle ilgili de bir meseledir. Bu fonksiyonunun icra edilmesi hususunda da gayret sarf ediyoruz Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla.”
“Türkiye, iddia sahibi olarak ortaya çıktı ve bölgesel bir güce dönüştü”
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, kara propagandayla mücadelenin faaliyet alanlarında olduğunu belirten , şöyle devam etti: “Türkiye yeni dönemde eski dönemden farklı olarak ekonomi, dış politika ve güvenlik alanlarında adeta özerkleşti. Kendi özgün politikalarını milli çıkarları etrafında hayata geçirebilir hale geldi. İddia sahibi olarak ortaya çıktı ve bölgesel bir güce dönüştü. Türkiye’nin bölgesel güce dönüşmesi uluslararası alanda denklemleri değiştirdi. Bu ciddi rahatsızlıkları da beraberinde getirdi. Bağımlılık tuzağı içerisindeki bir Türkiye, öngörülebilir bir Türkiye, tamamen belli Batı başkentlerinden emir alan bir Türkiye bazı dış mahfiller açısından tercih edilebilir bir Türkiye’ydi. Fakat Cumhurbaşkanımızın siyasi liderliği, milletimize, halkımıza sürekli açıkça beyan ettiği siyaset felsefesi tam da bu yaklaşımla mücadele esasına dayanıyordu. Bu yaklaşımla mücadele ede ede, kavga ede ede Sayın Cumhurbaşkanımızın siyaset felsefesi adeta galip geldi ve Türkiye bir yandan ekonomide, bir yandan dış politikada, bir yandan güvenlik politikalarında bir özerkleşme yaşadı. Bu süreç beraberinde vesayetten ayrılma süreciyle birlikte işledi. Bir demokratikleşme süreciyle beraber işledi.”
2013’teki Gezi kalkışmasının Türkiye’nin bölgesel güç olmaktan küresel güç olmasına doğru yürüyüşünü engellemeye yönelik bir girişim olduğunu belirten Altun, 17-25 Aralık kumpas girişiminin, 6-8 Ekim olaylarının bunun başka bir yansıması olduğunu söyledi.
Altun, oryantasyonları farklı olan terör örgütleri DEAŞ’ın, PKK’nın ve FETÖ’nün bir araya gelerek ortak hareket edip, Türkiye’de ardı ardına terör faaliyetlerine girmesinin bunun başka bir yansıması olduğuna işaret etti.
15 Temmuz darbe girişiminin de Türkiye’nin uluslararası alandaki stratejik pozisyonuna karşı atılan bir adım olduğunu dile getiren Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin bu anlamda Türkiye’nin bu yürüyüşünü daha tahkim etmek ve kavi hale getirmekle ilgili olduğunu, bunu yaparken de meydan okumalarla ve engellerle karşılaştığını anlattı.
“Sokak kalkışmalarına, darbe girişimlerine zemin hazırlayanlar ortadan kalkmadı”
Prof. Dr. Fahrettin Altun, “Bu mahfiller hala varlar. Bir yerlerde Türkiye karşıtı pozisyonlarını sürdürmeye gayret sarf ediyorlar. Bunu yaparlarken ellerindeki yürüttükleri mücadele Türkiye’ye karşı bir olumsuz iletişim enformasyon savaşı üretmek ve yürütmek. Kara propaganda, dezenformasyon faaliyetleri yürütmek. Bunlara karşı bizim elbette bir mücadele zorunluluğumuz var. Bu Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi tam da bu fonksiyonu icra etmek üzere uluslararası alanda Türkiye’ye karşı yürütülen bu kara propaganda savaşına karşı faaliyet yürütmek üzere konumlandırılmıştır. Bu kara propaganda faaliyetlerini yürütenlerin işbirlikçilerinin net olarak teşhis edilmesi ve işbirlikçileriyle devlet adına, halk adına mücadele edilmesi için kurulmuş bir yapıdır. Bu demokrasimizi, ülkemizi güçlendirecek bir adımdır, bir yapıdır. Buradan farklı anlamlar çıkarmak, bundan rahatsızlık duymak eğer iyi niyetliyseniz anlamlı değil”
“Psikolojik harekat yapılacağı söylemleriyle kamuoyu yanıltılıyor”
Altun, bu daireyle, doğrudan psikolojik harekat ve harp yapılacağı gibi söylemlerle kamuoyunu yanıltmaya çalışanların, “Uzun yıllar, 2002 öncesinde Türkiye’de halka karşı psikolojik harekat yapılan bir kültürün içinden geliyoruz.” itirafında bulunduklarını, “Bir dönem devletin halka karşı yaptığı bu kültür yeniden gündeme geliyor” iddiasını ortaya koyduklarını aktardı.
“Bunu bir yıpratma kampanyası olarak değerlendiriyorum”
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, kuruma ve kendisine yönelik eleştirilerle ilgili, meslek hayatı boyunca eleştirilerden çok istifade ettiğini, siyasette de eleştirinin çok kıymetli olduğunu belirterek, eleştirinin hakaretten, iftiralardan, mesnetsiz iddialardan, sistematik yalan kampanyalarından ayrılması gerektiğini söyledi.
Altun, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımızın kurumumuza çizdiği hedefler, bu doğrultuda ulaşmaya çalıştığımız idealler uğruna gayret sarfederken burada mesnetsiz iddialarla, yalanlarla muhatap olduğunuzda bunu eleştiri olarak görmeniz mümkün değil. Bunu bir yıpratma kampanyası olarak değerlendiriyorum. Bu kampanyaya karşı da hiç bir şekilde bugüne kadar da prim vermediğimizi düşünüyorum. Özel hayatımızla alakalı olarak hiçbir şekilde olmaması gereken müdahalelerin yapılmaya çalışıldığını, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek şekilde yaklaşımlarla yıpratma savaşına muhatap olduğumuzu da bütün kamuoyu gördü. ”
AA ve TRT’nin çalışmaları
İletişim Başkanı Altun, “Anadolu Ajansının farklı dillerde yürüttüğü yayınlar, anlık olarak Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatmak noktasında son derece kritik bir mecra konumunda. Anadolu Ajansının fotoğraf servisi, bütün dünyada ördüğü ağ, onu son derece kritik ve kıymetli bir yere taşımış durumda. Benzer şekilde TRT, özellikle son dönemde TRT World ve TRT Arabi ile birlikte Türkiye’nin tezlerini uluslararası alana yaymak noktasında çok ciddi bir noktaya geldi. Biz şu iki kavramı çok önemsiyoruz: İtibar ve güven. Ne olursa olsun, Türkiye’nin itibarını artırmak ve Türkiye’ye olan güveni artırmak noktasında bütün kurumlarımızın çok ciddi gayreti var, olmalı..”
Türkiye-AB ilişkileri
Fahrettin Altun, “Türkiye-Avrupa ilişkileriyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu perspektif, verdiği mesaj çok açık ve net. Kamuoyumuzun da yakından bütün boyutlarıyla bildiği bir mesaj bu. Türkiye’nin milli çıkarlar ekseninde yaptığı yolculuk, ortaya koyduğu dış politika, rasyonel bir liderlik söz konusu olduğunda Avrupa ülkeleri açısından da benimsenmesi gereken bir yolculuktur. Fakat burada küçük hesaplarla ne yazık ki birtakım kendi dar alanlarında girdikleri ilişkiler dolayısıyla söz konusu olan küçük hesaplarla hareket edildiğinde Türkiye’ye dönük zaman zaman olumsuz yaklaşımlar söz konusu olabiliyor. Bizim söylediğimiz çok açık ve net bir şey var. Avrupa’nın güvenliği Türkiye’den başlar. Güçlü bir Avrupa-Türkiye ilişkileri, Türkiye’ye olduğu kadar Avrupa ülkeleri açısından da bir kazanımdır. Türkiye geldiği nokta, bulunduğu konum, kazandığı imkan ve kabiliyetler itibarıyla Avrupa için bir şanstır. Bu anlamda Avrupa’nın bunu görüp değerlendirmesi lazım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasi trafiği
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yoğun programında her ortamda liderlerle diplomasisini sürdürdüğünü anlattı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, “Ben koşan, terleyen bir Cumhurbaşkanı olacağım.” dediğini aktaran Altun, Erdoğan’ın “yoğun bir mesaisi ve bitmeyen bir enerjisi” olduğunu dile getirdi.
Erdoğan’ın her gününü “ülkeye hizmet yarışı” olarak gördüğünü ve dakikasını bile boş geçirmemeye çalıştığını anlatan Altun, yeri geldiğinde otobüste, yeri geldiğinde kritik bir toplantıya ara vererek ülke liderleriyle görüşmeler yaptığını söyledi.
Erdoğan’ın, “Türkiye, 1945’ten bu yana belki ilk defa uluslararası alanda merkeze oturma fırsatı yakalamıştır.” sözünü hatırlatan Altun, şu değerlendirmede bulundu:
“Kaotik bir uluslararası zemin var. Bu anlamda artık tek kutuplu bir dünya yok. Birçok ülke açısından krizli bir uluslararası ortam var. Bu ortamdaki fırsatları değerlendirmek noktasında Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde çok önemli adımlar atabiliyor. Cumhurbaşkanımız bu sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerektiği kanaatine sahip olduğu için de önce bölgemiz, ardından da küresel coğrafyada, ‘Mutlaka temel meselelerle ilgili Türkiye’nin sözü vardır ve muhataplarının bu sözü bilmesi ve buna uygun şekilde davranması için de ikna edilmesi gerekir.’ yaklaşımıyla muhataplarıyla birebir açık ve net ilişki ve iletişimi tercih ediyor. Bu tabii çok yoğun bir diplomasiyi beraberinde getiriyor.”
Pelosi’nin açıklamaları
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Türkiye’yi “kötü örnek” olarak gösterdiğinin hatırlatılması üzerine de Fahrettin Altun, bu ifadeleri “ciddiyetsiz” bulduğunu dile getirdi.
“Bağımlılık tuzağından kendisini kurtarmış bir Türkiye var”
Altun, şöyle devam etti:” Bağımlılık tuzağından kendisini kurtarmış bir Türkiye var. Dış politikada, ekonomide, güvenlik politikalarında özgün, özerkleşmiş bir Türkiye var. Bunu da yaparken halkından çok büyük bir destek alan bir lider var ”
Kısa vadede Türkiye’nin tezlerini, yaklaşımlarını anlatmak için kitaplar, sosyal medya kampanyaları, konferanslar, paneller, çalıştaylar ve toplantılar düzenlediklerini belirten Altun, orta vadede stratejik iletişim kampanyaları yaptıklarını dile getirdi. Bu noktada film ve diziler gibi platformları da kullanmak durumunda olduklarını ifade eden Altun, uzun vadede de temelde stratejik aktörlere yatırım yaparak, onları Türkiye’ye sempati duyan aktörler haline getirmek üzere ilişki ağları geliştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde ciddi bir mücadele verdiğini ve bunun sonucunda elde edilen başarının batı başkentlerinde rahatsızlığa neden olduğunu belirten Altun, Türkiye’nin, bölgesinde her zaman etkin bir ülke olduğunu dünya kamuoyuna anlatmak ve bunu kabul ettirmek gerektiğini sözlerine ekledi.