Muzaffer Koşan
AK Parti Erzincan Milletvekili Burhan Çakır, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir basın açıklaması yaparak, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili vatandaşların manipüle edildiğin ifade etti.
Milletvekili Çakır, “Son günlerde kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ ile ilgili vatandaşlarımız manipüle edilmektedir. Bu karar kadınları korumaktan taviz verildiği veya verileceği anlamına gelmemektedir.
Anayasamızın amir hükümleri doğrultusunda koruma altına alınan aile kurumunu esas alıyoruz. Bu bağlamda, kadınlara ve çocuklara karşı her türlü şiddetle “sıfır tolerans” ve “temel insan hakları” çerçevesinde mücadele ediyoruz. Kadına yönelik şiddet, aynı zamanda inancımıza, aile geleneğimize ve toplum kültürümüze karşı ciddi bir tehdittir. Bu tehdide karşı aile birliğini tesis etmek, en güçlü savunma hattı olacaktır. Bu sebeple, esas ihtiyacımızın aile birliğini imar edecek, kuvvetlendirecek ve koruyacak çalışmalar olduğunu düşünüyoruz. Millî ve manevi değerlerimizin muhafaza edilmesi ve şuurlu bir neslin yetişmesi için savunma hattını diri tutmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleri ve tensipleriyle İstanbul Sözleşmesinden çekildi. Şimdi birileri “E şimdi kadınlarımız ne yapacak, İstanbul sözleşmesi kadın haklarının yegâne koruyucusuydu” gibi algı oluşturmaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesinden çekilince sanki kadınlara tanınan bütün haklar geri alınıyor gibi bir hava yaratıyorlar. Bakınız, kadına yönelik her türlü şiddete ilişkin Anayasamızın ilgili maddeleri ve kanunlarımız yürürlüktedir.
Dolayısıyla sözleşmeden çekilmemiz iç hukukta boşluk doğurmayacaktır. Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti, kadim kültüründen ve millî geleneklerinden gelen bir mirasla kadın haklarına yönelik düzenlemeleri kendi iradesiyle geliştirebilecek güçlü bir devlettir.
Millî geleneklerimiz, inançlarımız; aile birliğinin temel alan medeniyet anlayışımız ile kadına karşı şiddeti ve istismarı önleyecek yerli ve millî bir mutabakat düzenlenecektir.
Siyasi irademiz bu yasal düzenlemeyi yapmaya muktedirdir. Aileyi esas alan yeni ve yerli uygulamalar, tereddütsüz hayata geçirilecektir.
Çünkü bizler, Batı’nın değer yargılarıyla hükmeden ve “kendi felsefesini dâhi koruyamayan” bir sözleşme yerine, Türk kadınının tamamının güvenini kazanacak, ruh köklerimizle barışık ve millî değerlerimizle uyumlu yeni bir mutabakata ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Aile birliğini korumak, toplumsal güveni geliştirmek ve kadınlarımızın geleceğe güvenle bakabilmesi için “yaşanabilir ve yaşatabilir” mutabakatın hazırlanması son derece önem arz etmektedir.
İktidara geldiğinden bugüne kadar AK Parti, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının korunup çağdaş şartlarda geliştirilmesi için öncü olmuştur.
AK Parti kadroları, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde kadınların sosyal, iktisadi, siyasi ve kültürel hayata daha fazla katılmaları için verdiği mücadeleyi başarı ve kararlılıkla sürdürmüş; “devrim” niteliğinde kanunlar ve icraatlar yapmıştır.
AK Parti tarafından kadına yönelik şiddete karşı pek çok düzenleme yapılmasına rağmen, birileri İstanbul Sözleşmesini istismar ederek Müslüman Türk aile yapısını bozmaya çalışıyor ve millî toplum anlayışını şekillendiren değerlerimizi yıkmak için çaba gösteriyor.
Biz aileyi, milletin temeli olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Siyasetin en önemli vazifesinin de mutlu ailelerle birlikte milleti ve toplumu diri tutmak, yaşatmak, ayakta tutmak olduğuna inanıyoruz.
Bizim söylediğimiz, kadını nesne değil, toplumsal bir özne olarak kabul eden, ilhamını kültür ve geleneklerimizden alan modern bir anlayışı inşa ve ihya etmemiz gerektiğidir.
İstanbul Sözleşmesinde hem aile kurumunun korunması hem de toplumsal birliğe katkı sağlanması anlamında ciddi eksiklikler, ciddi boşluklar ve hatalar olduğunu görüyoruz.
Örneğin, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden sosyolojik yapımız ve inanç dünyamıza tamamen ters olan ve değerlerimiz üzerinde tehlike arz eden boşluklar var.
“İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyorlar. Peki, 2014’de 294; 2016’da 328; 2017’de 409; 2018’de 440; 2019’da 474 kadın niçin öldürüldü?
Niçin AB üyesi olan Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya bu sözleşmeyi imzalamalarına rağmen yürürlüğe koymuyor? İngiltere, Ukrayna, Moldova neden sözleşmeyi onaylamadı? Polonya niçin sözleşmeyi feshetmek için yasal süreç başlattı; Almanya, Fransa, Danimarka, Finlandiya sözleşmeye neden çekince koydu? Bu ülkeler de mi kadın düşmanı? Dolayısıyla, mesele İstanbul Sözleşmesiyle başlamadı ve onunla nihayete ermedi.
Çünkü sorunu çözen bir kâğıda yazılanlardan ziyade yazanların vicdanı, inancı, sevgisi, merhameti ve yaşam felsefesidir.
Biz, “kültürel gücümüzde saklı olan hakka, hakikate, irfana, hikmete, nezakete, ferasete yakınlaşmalıyız” diyoruz.
Daha açık bir ifadeyle, yeni nesiller, aileden ferde tevarüs (miras kalan) eden değerlerle yetiştirilmeli ve bu değerlerden mahrum bırakılmamalıdır. Medeniyetimizin başlangıç noktası ailedir.
2023 MANİFESTOSU VE 7. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE
Öncelikle Partimizin 7. Olağan Büyük Kongresinde yeniden Genel Başkanlığa seçilen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi başta olmak üzere; Genel Başkan Vekilimiz olarak görev alacak Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Beyefendi ve Sayın Numan Kurtulmuş Beyefendi; MKYK, Merkez Disiplin Kurulu, Demokrasi ve Hakem Kurulu, Siyasi Erdem ve Etik Kurulu üyeliklerine asil ve yedek olarak seçilen tüm arkadaşlarımızı ve başkanlarımızı tebrik ediyor, görevlerinde başarılar diliyorum.
Bu Kongre sonrasında, Partimizin güven ve istikrar azmiyle yenilendiğini, vizyonunu daha ileriye taşıma gayreti gösterdiğini ve siyasetini daha da güçlendirmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü hitaplarından hareketle, iki önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum:
AK PARTİ, SADECE BUGÜNÜN DEĞİL, YARINLARIN DA UMUDUDUR.
Biz, Yunus’un ifadesiyle “Her dem yeniden doğarız/Bizden kim usanası” diyen bir anlayışın mensuplarıyız.
Bu sebeple bizim siyasetimiz dünün muhasebesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın, yarınlarla kucaklaşmanın, geleceği hayal etmenin peşindeyiz ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, dün gerçekleştirdiğimiz Kongrede 2023 hedefleri, 2053 vizyonu ve 2071 idealleriyle yüklü mesajları, bu kutlu mefkûrenin haklı bir tezahürüdür.
Geleceği düşünmek, istikbalin ardından yürümek bizim siyaset tarzımızdır. Bizim rotamız; 2023, 2053 ve 2071’dir, biz 21. Yüzyılın büyük Türkiye’sinin koruyucularıyız. Aynı zamanda tarihimizden ve coğrafyamızdan gelen gücümüzü, iddiamızı ve inancımızın da iddialıyız. Dolayısıyla Alparslan’ın Malazgirt Zaferini, Fatih’in fetih ruhunu, İstiklal Marşımızın “Korkma” bilincini geleceğimizin ve ideallerimizin temini ve tescili olarak görüyoruz.
YENİ VE SİVİL ANAYASA İÇİN VAKİT GELMİŞTİR.
Bakınız, iki asırdır Anayasa tartışmaları içindeyiz. Bu tartışmalar içinde anayasal tecrübe kazandık ama milletimizin kucaklayabileceği ortak bir metne kavuşamadık. Tam iki asır, millet hayatı için büyük bir kayıp! Peki eksik neydi? Bu anayasaların içinde her şey vardı ama millet ve onun millî bakış açısı yoktu. Dolayısıyla millete rağmen millet için bir anayasa etkili olamamıştır.
Anayasalar, olağan ve uzlaşma dönemlerinin ürünü olmalıdır. Ancak anayasa tarihimizdeki metinlerin darbe gibi olağanüstü dönemlerin dayatması olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü hitaplarında ifade ettiği gibi, şu anki anayasamız 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesiyle yeniden ele alınan bir metindir. Dolayısıyla bu tür anayasa metinlerinin içinde vesayet vardır, darbe izleri vardır, yorgunluk vardır.
Bugün, yeni ve sivil bir anayasayı konuşuyor olmamız bile büyük bir kazanımdır. Çünkü biz, yeni ve sivil bir anayasanın Türkiye’nin önünü açacağına, demokratik bilinçle hazırlanacağına, her kesimin ve herkesin uzlaştığı bir metin olacağına inanıyoruz.
Biz nasıl bir anaysa tasavvur ediyoruz?
Bizim önceliğimiz milletimizdir. Biz, yeni anayasanın içinde vesayet, darbe kalıntıları, antidemokratik uygulamalar, dayatmacı taraflar değil; tüm değerleri, birikimleri ve zenginlikleriyle Türk milletinin bizatihi kendisini görmek istiyoruz. Bunun için anayasayı; mümkün olan en geniş müştereklerimizin buluştuğu, bir mutabakat metni olarak tanımlıyoruz.
Yeni ve sivil anayasa sürecinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını, geleceğin aydınlık ve büyük Türkiye’sine bizleri kavuşturmasını temenni ediyorum.