Muzaffer Koşan
Çocukluk yılları özlemini, hayalini kurduğu o yılları yaşayabilmek için hayallerini pandemi döneminde hayata geçirdi. Erzincan’da resim öğretmenliği yapan Cem Bahadır Çevik, pandemi sürecinde hayalini kurduğu sanat evi ve etnografik müze hayalini gerçekleştirdi. Dışarıdan cıvıl cıvıl renklerle boyanmış olan ev içinde girildiğinde ise sizleri 1960-1970-1980’li yıllara götürüyor.
Küçük ve kerpiç bir ev tutan resim öğretmeni Çevik, her yanını özgürce boyayarak ve yıllardır biriktirdiği eski eşyalarla içini düzenlediği sanat evi ve etnografik müzeye dönüştürdüğü evde geçmiş ile bir köprü kurdu.
Resim öğretmeni Cem Bahadır Çevik, bu eski evler ve çocukluğumuzla aramızda köprü vazifesi gören bu eski eşyalar zamana yenik düşmemesi, yıkılıp beton bir binaya dönüşmemesi için böyle bir çalışma yaptım dedi. Etnografik özelliklere göre tasarladığı kerpiç eve koyduğu eski eşyalar sayesinde geçmişe, çocukluğuna yolculuk yapmak isteyenler bu evi mutlaka görmeli.
Cem Bahadır Çevik: “Resim öğretmeniyim. Yaşadığımız pandemi süreci maalesef bizi okulumuzdan ve öğrencilerimizden ayırdı. Bende uzun zamandır hayalini kurduğum bu yeri gerçekleştirme fırsatı buldum. Doğrusu. Resimlerimde kullanmak üzere topladığım yüzlerce irili ufaklı 60-70-80’li yıllara ait eşyalar vardı. İstiyordum ki onlarla birlikte kullanabileceğim, yaşayabileceğim bir ev oluşturayım. Nasip oldu. Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzakta Demirkent beldesinde eskiden kütüphane olarak kullanışmış bir ev buldum. Burası kerpiç bir ev. Maalesef yanıda, yakınında komşuları birer birer yeni binalara beton binalara kurban giderken burası onlara nispet eder gibi dimdik ayakta durmayı başarmış. Ama daha ne kadar durabilir onu bilmiyorum. Benimde arzum burası ayakta kalabildiği sürece burayı kullanmak, yaşamak ve yaşatmak. Topladığım eşyalarla keyifle, büyük bir özenle yaklaşık bir aylık sürede hem dışarıyı hemde içeriyi dizayn etme şansım oldu. Burada resimlerimi yapıyorum. Burada oturup kalkıyorum. Kitap okuyorum. Çocuklarımla birlikte zaman geçiriyorum. Ve eminim benim gibi eski döneme, nostaljiye, eski eşyalara ilgi duyan insanlar vardır. Onları da bu yerde eski çocukluklarını yaşamaya huzur bulmaya davet ediyorum. Kapım onlara sonuna kadar açık. Burada kullandığım bütün eşyalar öncelikle bende çocukluğumla aramda bir köprü vazifesi görüyor. Benim gibi düşünen birçok insanın olduğunu biliyorum. O sebeple burayı keyifle kullanıyorum. Yerel yöneticilere de bir çağrıda bulunmak isterim. Giderek betonlaşan şehrimizde hatta ülkemizde bunun gibi nefes alabileceğimiz, anılarımızı tazeleyebileceğimiz mekanlara ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Eğer yöneticilerimiz arzu ederlerse ben her türlü destek olmaya hazırım. Bu yeri bu beldede insanların kullanımına açmaya da hazırım. İsterim ki insanlar kapalı duvarlar ardında da olsa her küçük detayda mazilerine, çocukluklarına, güzel anılarına bir köprü olsun ve yolculuk yapsınlar. O güzel zamanları hatırlayalım. Ve bir dönem yaşadığımız kerpiç evleri, eşyaları yeniden anımsayalım, hatırlayalım. Belki de bu sebeple tüketim çılgınlığına da bir eleştiride bulunalım istiyorum” dedi.